--
Yazıyorum ve sizin de yazmanızı istiyorum/I write and I want you to write.
Küçükken, bundan elli küsür yıl önce, duvarlarla konuşurdum. Annem öyle derdi. Dönüp geçmişe baktığımda sanırım ben senaryolar yaratıyordum, olabilecekleri, ya da olacağına inandıklarımı anlatıyordum. Sanırım ben hep korkardım. Sevdiklerimin ölmesinden, kör olmaktan, buzlu bir tepeden kızakla kaymaktan, kayağa gidersem çizgi filmlerdeki karakterler gibi bir ağaca çarpıp ikiye ayrılmaktan korkardım. En çok da kontrolü kaybetmekten ve dayanılmaz bir acı hissetmekten korkardım. O yüzden kafamda senaryolar yazar, yüksek sesle kendime anlatırdım. Evde eşyaların yerini değiştirirdim, enerjiyi yenilemek gerek derdim. Bir köşeden ansızın çıkıp bana böö! diyecek, beni savunmasız yakalayacak her şeyi önlemek ister gibi. Bak hayat! Ben her şeyi değiştirdim, senin yapmana gerek yok der gibi. Bir totem sanki.
Belki de o yüzden kitapları severdim, onlar iki kapak arasında korunmaya alınmış hayatlardı. En çok Emily Dickenson şiirlerini severdim çünkü genelde ölümü anlatırlardı. Ölümü çok düşünürdüm. Bir an oradasın sonra, bir saniye sonra yoksun. Yaşamın en büyük böö! dediği an. Kitaplarda insanlar yaşar, acının içinden geçer ve son sayfayı çevirdiğinde biterdi her şey. Hepsi iki kapak arasında yaşanır ve bittiğinde dünya yine güvenli bir yer olurdu.
İlk şiirim, ilk yazdığım şey lisemin koridorlarını anlatmıştı, çocuklar eve gittikten sonra çöken sessizliği ve koridorların, odaların o terk edilmiş boşluğunu. Yayınlanmak, yazar olmak, kitaplarımın çok satmasını, Nobel Edebiyat Ödülünü kazanmayı istedim. Belki de aslında benim gibi hisseden, korkan birilerine bir hikâye yazmak ve sorun değil demek, korkabilirsin, acı duyabilirsin ve her zaman kontrol sende olmayabilir demek istedim. Belki de aslında kendime sorun değil demek, korkabilirsin, acı duyabilirsin ve kontrol her zaman sende olmayabilir demek istiyordum. Bir kitabın kapaklarının arasındaki hikayeler gibi her şey iyi giderken, kötü gidebilir ve her hikayede olduğu gibi bir son sayfa vardır demek istedim.
Hayat bildiği gibi geliyor. Kontrolden çıkabiliyor her şey, acı yaşanıyor. Duvarlarla konuşmaya başladığım o günden bu yana geçen elli küsür yılda ben yazıya sığındım. Dayanıklı olmak için yazıyorum. Canavarları uzak tutmak için yazmıyorum. Onlar geldiğinde onları karşılayabilmek için yazıyorum. Yayınlanmış ya da çok satan bir yazar olmak için, şan şöhret…