The Waiting / Bekleme Zamanı

Growing up TCK - Yesim Cimcoz
3 min readFeb 6, 2024

I sing to my mother, songs I once sang as I waited for my son to sleep.
Mothers always wait till their children fall asleep.

My mother now so thin, so tiny, lies, eyes closed, mouth open, her body very still. My knee touches the catheter bag as I lean over and wet her lips with cotton dipped in water.

Is she in pain, how long does she have? I ask the hospice nurse who visits everyday.
She’ll go when she’s done, she says. She’s saying her goodbyes….

I talk to my mother and hold her hand, fall asleep next to her, the sound of oxygen humming into the night.
I wake to give her morphine, three drops.

My sister goes to work and comes home late, tired, worn out, falls asleep on the couch.
I arrange for Mom’s funeral, sign papers to send her body to Turkey.

She can hear you says the social worker. Her husband is a Buddhist. Perhaps she is too.
My mother, she tells us, is peaceful, she is transitioning.

My sister worries about the morphine, worries mom will become addicted.
I don’t tell her how ridiculous that sounds. I don’t say 85 is a great age to become an addict.

With no food to prepare, no toilet visits left to make, her caregiver prays by her bed.
We watch All my Children re-runs and every so often watch mom’s chest rise and fall.

Late into the night my sister and I talk by her bed, laugh, sing, and remember.
This is the waiting.

And somewhere in the night we drift into sleep, the three of us side by side.
It’s 2 a.m. when I awake. Time for the morphine.

I turn to look at my mother… she is gone.

No rising or falling of her chest, just the familiar hum of the oxygen still working.
I wake my sister, turn off the oxygen and the room is silent.

We fell asleep my sister says.
She waited for us to sleep I say.

Because mothers always wait till their children fall asleep.

Anneme şarkı söylüyorum, bir zamanlar oğluma söylediğim şarkılar, uyumasını beklerken.
Anneler her zaman çocukları uyuyana kadar bekler.

Annem şimdi çok zayıf, minnacık, yatıyor, gözleri kapalı, ağızı açık, bedeni kıpırtısız. Uzanıp suya batırdığım pamukla dudaklarını silerken, dizim idrar torbasına dokunuyor.

Acısı var mı, daha ne kadar zamanı kaldı? Soruyorum her gün ziyarete gelen hemşireye.
Hazır olduğunda gidecek, diyor. Vedalarını tamamladığında…

Konuşuyorum annemle, elini tutup yanında uyuyorum, oksijen makinesinin mırıltısı gecenin tek sesi.
Uyanıyorum morfin verme saati geldiğinde, dudağının kenarından açık ağızına, üç damla.

Ablam işe gidiyor, sabaha karşı dönüyor, yorgun, bitkin, koltukta uyuyakalıyor.
Cenaze işlemlerini başlatıyorum, kağıtlar imzalıyorum, bedenini Türkiye’ye göndermek için. Eve, annesine.

Sizi duyabilir diyor sosyal hizmetler görevlisi. Kocası Budist, belki kendisi de.
Annemin huzurlu olduğunu söylüyor, geçişe geçti diyor.

Ablam morfinden endişeleniyor, annemi bağımlı yapacağız diye korkuyor.
Düşüncesinin ne kadar saçma olduğunu söylemiyorum. Demiyorum, 85 yaş bağımlı olmak için nefis bir yaş.

Hazırlanacak yemek olmayınca, tuvalet ziyaretlerine gerek kalmayınca, annemin bakıcısı yatağının kenarında dua ediyor.
Televizyonda eski diziler izliyoruz, arada bir de annemin yükselip alçalan göğüsüne bakıyoruz.

Gecenin içinde ablam ve ben yatağının yanında konuşuyoruz, gülüyoruz, şarkı söylüyor, hatırlıyoruz.
Bu bekleme zamanı.

Ve o gecenin derinliğinde bir yerde uyku bizi ele geçiriyor, üçümüz dalıyoruz, yan yana.
Sabahın ikisi uyandığımda. Morfin saati.

Dönüp bakıyorum anneme… gitmiş.

Yükselip alçalan göğüsü sessiz, sadece oksijen makinesi çalışıyor şimdi.
Ablamı uyandırıyorum, oksijen makinesini kapatıyorum ve oda susuyor.

Uyuyakaldık diyor ablam
Bekledi diyorum, uyumamızı bekledi.

Çünkü anneler her zaman çocukları uyuyana kadar bekler.

Unlisted

--

--

Growing up TCK - Yesim Cimcoz

Turkish passport, German residency, schooled in England, Nigeria, the US and Turkey. Writer, teacher, entrepreneur, mother, wife, sister.