Terapistte / At the therapist

Pandaya benzetiyorum duvardaki tabloda tek başına duran ağacı. Ne zaman ağaçtan pandaya dönüştü bilmiyorum. Ağaç görmeye çalışıyorum yine pandaya çıkıyorum. İnşaat sesleri uzaktan sızıyor odaya, oysa pencere kapalı. Ankara’da inşaat sesleri olurdu. Belki de başka şehirlerdi. Hepsi birbirine geçiyor, tek bir hüzün kalıyor. Uzaklık, yalnızlık, bitişler var. Yas gibi bir şey. Adını koyunca hepsi dağılıyor.

Sağ bacağımı sol bacağımın üzerinden kaldırıp yanına uzatıyorum divanda. Sol bacağımı yerleştiriyorum sağ bacağımın üzerine. Ellerim karnımda kenetli. Tabutta yatar gibi. Hep böyle uzanıyorum bu divana. Hep bu duvardaki tabloya bakıyorum. Hep uzaktan inşaat sesleri geliyor. Bugün kelimeler gelmiyor.

Tüller uçuşurdu açık pencereden giren rüzgârda. Ankara’ya çok kar yağmıştı o kış. Uykuya dalmaya çalışır, pencereden içeriye süzülen ışığın bıraktığı gölgelere bakardım. Yataktan çıkar pencerenin önünde dururdum. Sarı bir ışık kaplardı karlı sokağı. Bir çöpçü karları temizlerdi.

Odaya girip divana uzanmak için kenarına oturduğum her sefer, soyunuyor muşum gibi. Derim çekiliyor, diş etlerim sızlıyor. Ufacık parçalar üzerimden dökülüyor, eriyorum. Belki de ondandır bacaklarımı ellerimi kenetlemem. Kimi öldürüyorum ben? Belki de doğuruyorum. Bilmiyorum. Kelimeler bugün gelmiyor. Öylece uzanıp duvara bakıyorum. Soru bekliyorum gelmesin diye dua ediyorum. Saatsiz bu odada zamanın dolmasını bekliyorum. İlk defa, belki hayatımda ilk defa hiç konuşmuyorum.

Belki divan, belki sessizlik, belki de duvardaki ağaçtan panda…uykum geliyor. Bacaklarımı çözüyorum. Yan yana divana bırakıyorum. Kollarım iki yana iniyor. Girdaplar duruyor, sular duruluyor, eriyorum, erirken toplanıyorum. Sessizlik genişliyor, ben odaya sığıyorum. Derin bir nefes doluyor içime.

“45 dakikadır hiç konuşmadınız. Ne hissediyorsunuz?” Bilmiyorum. Kötü, iyi, ortası? Bırakıyorum. Yargısız, adsız kalsın. İyi de olsun, kötü de olsun, ortada da dursun. “Cuma konuşuruz bunu,” diyor terapistim. Saatlerce uyumuşum gibi doğruluyorum. Çantamı alıp çıkıyorum. Uzun koridordan kapıya giderken bekleme odasında bir çocuk mızmızlanıyor, asansörden inerken kabloları gıcırdıyor, arabama binerken arabalar geçiyor hızla. Arabayı çalıştırıp trafiğe karışıyorum. Bugün yandaki pastanede profiterol yemiyorum, radyoyu açmıyorum.

Growing up TCK - Yesim Cimcoz

Turkish passport, German residency, schooled in England, Nigeria, the US and Turkey. Writer, teacher, entrepreneur, mother, wife, sister.