Kardeşiniz Öldü/Your Sister is Dead

İbadan’da ikinci evimiz tek katlı. Afrika’da kapılar pencereler her daim açık. Tavanda pervaneler hep dönüyor, boğucu sıcaklarla bitmeyen bir savaş. Kapılar verandaya açılıyor. Bir öğleden sonra, salondayız. Odanın iki yanında pencereler, Fransız pencereler var. Güneş içeriye süzülüyor ve annemin yüzüne yayılıyor. Annem ufak kare bir masada oturuyor. Mavi, yeşil, batik desenli kaftanı bol, büyüyen göbeğini örtüyor. Resim boyuyor, sulu boyadan bir Masai savaşçısının portresi. Zamanın donduğu anlardan biri ve annem Masai savaşçısını sonsuza dek o masada oturarak boyuyor. Yüzünde bir gülümseme hatırlıyorum. O zamanlar mutlu olduğunu hatırlıyorum. Bir kız kardeşim olacak. Annem çok güzel. Daha sonraki yıllarda saçları daha uzun olacak.

Bir anı daha geliyor. Babam kapıda duruyor. Bu ev değil, bundan önceki, iki katlı evimizin giriş kapısında. Evler birbirine akıyor, zaman yer değiştiriyor. “Kardeşiniz öldü” diyor. Kardeşiniz. Benim kardeşim, benim küçük kız kardeşim. Ağlıyor muyum? Nedense hiç hatırlayamıyorum bunu. Ablam nerede? Sadece babam var, kapıda, her yerden güneş giriyor eve, pırıl pırıl bir gün. Babam anılarımda hep haki pantalon, siyah kemer ve haki bir gömlek giyiyor, kısa kollu. Anılarımda babam hareketsiz, annem hep hareket ediyor.

Gittiğimi hatırlamadığım bir hastane var ve oradayım. Karanlık bir bina, duvarları uçuk maviye boyanmış ve annem yatağının kenarında oturuyor, ayakları çıplak yere basıyor, mavi çiçekli geceliğinin altından göbeği çıkıyor. O çıkıntı hala orada. Yerde terlikler var ve çarşaflar kırışmış yatağın ucunda bir topak. Annemin önünde iki kişi ayakta duruyor, belki babam ve Polonya’lı doktor kadın, yumuşak ifadeli, sarışın iri bir kadın. Annemin başı öne eğik, omuzları çökmüş. Saçlarını topuz yapmış, dağınık duruyor. “Yirmidört saat yaşadı. Gördüm onu. Tıpkı annenize benziyordu.” Babamın gözleri üzgün. Bu sözleri hiç söyledi mi bilmiyorum ama duyduğumu biliyorum. Sonra bir hiç. Olanları hiç konuşmuyoruz, kız kardeşimi hiç konuşmuyoruz, ziyaret ettiğimiz minik bir mezar yok, bir uğurlama yok. Yıllar geçtikçe geriye sadece konunun etrafında dolanırken yapacağımız şakalar kalacak, sadece “üç kız, üçü de ikizler, Volkswagen fabrikası gibi” derken adı olmayan, mezarı var mı bilmediğimiz, varsa başka bir ülkede bıraktığımız kardeşimizi anacağız. Kahkahalarımız acının, kayıpların üzerine battaniye olacak, ve ben…

Growing up TCK - Yesim Cimcoz

Turkish passport, German residency, schooled in England, Nigeria, the US and Turkey. Writer, teacher, entrepreneur, mother, wife, sister.